28 Aralık 2008 Pazar

itip beni
balıma dadanan bu çağı sevmedim



Gülten Akın

20 Aralık 2008 Cumartesi

Yazmayalı uzun zaman olmuş. Oysa en büyük sığınağımdı bir zamanlar, sıkıldıkça, sevindikçe, ağladıkça, güldükçe, kalabalıktan kaçıp, bir köşeye saklanıp uzun uzun yazmak... Terkeder oldum herşeyi hızla... Yerine yenileri geliyor, hoş da; biri diğerinin yerini alırken durup düşünmeye vakit olmuyor pek. Sanki hakem "üç" deyince koşmaya başlıyorsun, manzaralı bir yol kimi zaman koştuğun yol, ama hızlı koşmaya o kadar çok odaklanmışsın ki; manzaraya bakamıyorsun, baksan da görebildiğin o eski manzara olmuyor... "Görmek" bunu kesinlikle yitirmek istemezsiniz...


Eskiden daha kolaydı herşey, cennet bir köşedeyse, cehennem diğer köşedeydi. Yapman gereken tek şey: "seçmek" di... Şimdi herşey o kadar karıştı ki; ayıklamak zorundayız... İlk görüşte sizi büyüleyen mekanların, kısa zamanda cehenneme dönüşebileceğini biliyorum artık...


Ama yinede daha güzel bir şey biliyorum ki; cennet benim kontrolüm dışında, istediği zaman hayatıma girip çıkan bir şey değil. Burada! Benim avucumda!..


Tıpkı diğer avucumdaki cehennem gibi...

17 Aralık 2008 Çarşamba

Ağıtla başlarız yaşamaya
Konuşmadan önce sövmeyi biliriz
Yarısı alkışsa sözlüğümüzün
Gerisi ilenç
Bizim kadar çabuk hangi desti dolar
Akar hangi böğet
En gergin tel biziz
Amma
Kaç Eyüp şaşkına döner sabrımızdan
Dağları tutmuşuz boylarımızla
Ayakta bir halkız
Kentlerde simgemiz kondularımız
Bin duran uygarlık eskittik
"Göçtür göç" ü vuran davulumuz
Eskimemiştir.


Kente son kapıdan giriyoruz
Hava dingin değil, bastırılmış
Dul bir kadın sessizliğinde
Kavgadan iz yok
Düşman bildiğimiz düşman değil
Aman bu nasıl barış
Barışın böylesi görülmemiş
El işte, ağız yoklukta dalaşta
Kim açmış bunca okulu
Kim basmış bunca kitabı
Herkes ama herkes
Gözleriyle tükürmesini öğrenmiş

Kurtuluştan önce sardırın yokuşa
Bir yanınız Bülbülderesi
Altınız Bağlar Caddesi
Sürün, dizleriniz iyice kesilsin
Aman dediğiniz yerde düze vardınız
Sağda sıra sıra apartmanlar
Solda, İncesu'yla Esat arası
Derede tepede kondularımız
Çorum'dan, Sivas'tan, Kastamonu'dan
Yozgat'tan, Ankara dolaylarından
Öteki kentlerden köylerden
Bir bir, sonraları onar on beşer
Geldik
Geldik Seyranı kurduk.


Toprağa bağlıyız
Toprağa bağlıydık ama değildik onun kölesi
Efendisi de değildik.
Bitmeyen bir pazar kurduk
"Yazın başı pişenin
Kışın aşı pişer" diyerek
Aldık-verdik, alışverişe oturduk
Denge bozuluncaya dek
Ve denge bozuldu bir gün
Çekirgeyi hayladılar yazıya
Ot kalmadı koyununan kuzuya
Şeytan dakneşti işimize
Veriyoruz yine azalsa da
Alıyoruz yine
Ama bizde bir şeyler çoğalıyor
Dipsiz kuyulara dönüyoruz, masal devlerine
Ne versen aç, ne giydirsen çıplak


Öğütüyor değirmenlerimiz: Gerek gerek gerek
Motor gerek okul gerek su gerek
Radyo gerek asfalt gerek cam gerek
Beylerimiz kadar güç gerek
Ne bir eğsik, ne bir artık
Tabancalar alıyoruz
Kimin için? Bunu bilmediğimizden
Birbirimizi vuruyoruz
Damlara düşüyor, damlardan çıkıyor
Askere gidiyor, dönüyoruz
Gurbete gidiyor dönüyoruz
Gurbete gidiyor dönüyoruz
Gurbete gidiyor dönüyoruz
Sonra dönmüyoruz bir gün
Kondularımızı kuruyoruz.



Gülten Akın

4 Aralık 2008 Perşembe

...Kadınlar,
Bir dokunuşta insanı ihya edebilir,
Ya da dokundukları herşeyi öldürebilirler
Ben ölüyorum...

Charles Bukowski

3 Aralık 2008 Çarşamba




...Ben seni de hiç sevmedim adem
Doğruyu duymak istiyorsun madem
Alt tarafı bir elma yedik beraber
Zehir-i zıkkım oldu bize bal badem...



Sezen Aksu

2 Aralık 2008 Salı

çok fazla
çok az
ya da çok geç

çok şişman
çok zayıf
ya da çok kötü

kahkaha
ya da gözyaşı
ya da kusursuz
kayıtsızlık

nefret edenler
sevenler

ellerindeki şarap şişelerini sallayarak
önlerine çıkanları süngüleyip
kadınların ırzına geçen ordular

ya da ucuz bir pansiyon odasında
Marilyn Monroe'nun fotoğrafıyla yaşayan bir ihtiyar

o denli büyük ki dünyadaki yalnızlık
onu saatin kollarının ağır hareketlerinde
bile görebilirsiniz.

o denli büyük ki dünyadaki yalnızlık
onu Vegas'ta, Baltimore'da ya da Münih'te
yanıp sönen neon ışıklarında görebilirsiniz.

insanlar yorgun,
hayat tarafından cezalandırılmış,
ya sevgiyle ya da sevgisizlikle
sakatlanmış.

yeni hükümetlere ihtiyacımız yok
yeni devrimlere ihtiyacımız yok
yeni kadınlara ihtiyacımız yok
yeni yollara ihtiyacımız yok
şevkate ihtiyacımız var.

müşfik davranmıyoruz
birbirimize.
müşfik davranmıyoruz.

korkuyoruz.
nefretin gücü simgelediğini
sanıyoruz.
cezalandırmanın
sevgi olduğunu.

daha az sahte bir eğitim bize gereken
daha az kural
daha az polis
ve daha iyi öğretmenler.

bir odada
bir başına acı çeken
öpülmemiş
dokunulmamış
bir başına bitki sulayan
olsa da çalmayacak
bir telefondan yoksun
insanın dehşetini unutuyoruz.

müşfik davranmıyoruz birbirimize
müşfik davranmıyoruz birbirimize
müşfik davranmıyoruz birbirimize

boncuklar sallanır, bulutlar örter
köpekler gül bahçesine işer
bir çocuğun kafasını koparır cani
dondurma külahından bir ısırık alır gibi
okyanus bir gelip
bir giderken
anlamsız bir ayın esaretinde.

müşfik davranmıyor insanlar birbirine.


Charles Bukowski