21 Nisan 2010 Çarşamba

Düşüncelerimin Başucunda



Hasretimin yıllardanberi bel bağladığı..
İşte odur düşüncelerimin başucunda.
O, göğsünün taşkın hareketi avucunda,
Gözlerinde rüyaların gülüp ağladığı.

Kendi bahçesidir onun içinde gördüğüm.
Yollar yine her günkü gibi yaz uykusunda
Ve yaban çiçeklerinin buruk kokusunda
Her ikindi günlük rüyasını gören mürdüm.
Onun da dudaklarında bir eskiye dönüş,
O da yüzmede bir ses yığını üzerinde.
Bin hatırayı bir anda duyan gözlerinde
İnsana ruhlar dolusu haz veren düşünüş.

Sonra kızlık kadar temiz, aydın bir açılma:
Evine giden toprak yolda o yine çocuk,
Yine uykuyla başlıyan alemde yolculuk
Ve taptaze sabahlar kayısı dallarında.
Hasretimin yıllardan beri bel bağladığı..
İşte odur düşüncelerimin başucunda.
O, göğsünün taşkın hareketi avucunda,
Gözlerinde rüyaların gülüp ağladığı.


Orhan Veli Kanık

16 Nisan 2010 Cuma

Dargın Bir Akşamüstü

Dargın bir akşamüstü.
Süheyla' nın beyaz göbeği ve ılık bira.
Uzaktan gelen pişman bir mırıltı,
Yalnızlık ney üflüyor iliklerime...

Tüm yük gemilerinin inadına, mavi deniz.
Durgun. Hayatı yutmuş bir ihtiyar kadar.
Boğazında kalmış kadar sessiz.
Köşebaşındaki şarapçıyla dertleşir gibi(ki sadece o duyabilir denizi)
Hüzünlü bir gülümseme yüzünde.
"Hey gidi hayat" der gibi ölüm döşeğinde.
"Yaşa(n)mış" gibi...

Elinden alanlara cimri değil bu yüzden,
Yorgun, kalanından ötesinden vazgeçmiş gibi.
Gülümser, cebinde biriktirdiği taşları, göğsünde sektiren oğlancığa.

El değiştirir güneş.

Vazgeçse de bırakmazlar.
Yakasından tutulmuş, ölmeye çabalayan bir ihtiyar gibi deniz.
Bunayarak rahatlar ancak.
Ciğerine dolanan ağları tanımaz artık.
Yunuslar dürter dalgalarını, ruhu duymaz.

Tuz bastığı yüreğinde, inadının tersine giden gemiler öldürür onu.
Çığırtkan bir köpek ulaştırır haberini dağlara.
Dağlar durur.
Aynı hikayeyi dinlemiş gibi milyonlarca kez,
Aşınan eteklerine ağlar durur.

"Bir nefeste yarılar cigarasını" şarapçı ...

...