16 Nisan 2010 Cuma

Dargın Bir Akşamüstü

Dargın bir akşamüstü.
Süheyla' nın beyaz göbeği ve ılık bira.
Uzaktan gelen pişman bir mırıltı,
Yalnızlık ney üflüyor iliklerime...

Tüm yük gemilerinin inadına, mavi deniz.
Durgun. Hayatı yutmuş bir ihtiyar kadar.
Boğazında kalmış kadar sessiz.
Köşebaşındaki şarapçıyla dertleşir gibi(ki sadece o duyabilir denizi)
Hüzünlü bir gülümseme yüzünde.
"Hey gidi hayat" der gibi ölüm döşeğinde.
"Yaşa(n)mış" gibi...

Elinden alanlara cimri değil bu yüzden,
Yorgun, kalanından ötesinden vazgeçmiş gibi.
Gülümser, cebinde biriktirdiği taşları, göğsünde sektiren oğlancığa.

El değiştirir güneş.

Vazgeçse de bırakmazlar.
Yakasından tutulmuş, ölmeye çabalayan bir ihtiyar gibi deniz.
Bunayarak rahatlar ancak.
Ciğerine dolanan ağları tanımaz artık.
Yunuslar dürter dalgalarını, ruhu duymaz.

Tuz bastığı yüreğinde, inadının tersine giden gemiler öldürür onu.
Çığırtkan bir köpek ulaştırır haberini dağlara.
Dağlar durur.
Aynı hikayeyi dinlemiş gibi milyonlarca kez,
Aşınan eteklerine ağlar durur.

"Bir nefeste yarılar cigarasını" şarapçı ...

...

Hiç yorum yok: