14 Mart 2010 Pazar

Japon Balıkçısı

Denizde bir bulutun öldürdüğü
Japon balıkçısı genç bir adamdı.
Dostlarından dinledim bu türküyü
Pasifik'te sapsarı bir akşamdı.


Balık tuttuk yiyen ölür.
Elimize değen ölür.
Bu gemi bir kara tabut,
lumbarından giren ölür.

Balık tuttuk yiyen ölür,
birden değil, ağır ağır,
etleri çürür, dağılır.
Balık tuttuk yiyen ölür.

Elimize değen ölür.
Tuzla, güneşle yıkanan
bu vefalı, bu çalışkan
elimize değen ölür.
Birden değil, ağır ağır,
etleri çürür, dağılır.
Elimize değen ölür...

Badem gözlüm, beni unut.
Bu gemi bir kara tabut,
lumbarından giren ölür.
Üstümüzden geçti bulut.

Badem gözlüm beni unut.
Boynuma sarılma, gülüm,
benden sana geçer ölüm.
Badem gözlüm beni unut.
Bu gemi bir kara tabut.

Badem gözlüm beni unut.
Çürük yumurtadan çürük,
benden yapacağın çocuk.
Bu gemi bir kara tabut.
Bu deniz bir ölü deniz.
İnsanlar ey, nerdesiniz?
Nerdesiniz?

(1956)

Nazım Hikmet Ran

9 Mart 2010 Salı

Her kıvrımı ayrı bir dizede güzellenmiş,
Bir balerine dönüşür koynumda.
Güvercinka...
"...'Sakın', dedi kendine, 'korkma'. Bir hafta önceydi, anlamıştı. İnsan çok yalnızken, bir tane daha doğuruyordu içinde, 'korkma' desin diye..."


"...Bir gün, bu Batılı Müslümanların İslam'ın içindeki bu turist hayallerini, Mevlana'yı okuyup İslam'ı Budizm gibi bir uysallık olarak anlatmalarını, Batılı'nın İslam'ın esmerliğini nasıl sıyırıp beyazlattığını, 'İslam inancının çeviride kaybolan katılığını' bir yerlerde, muhakkak akademik bir makaleyle, ama nasıl, yazması gerektiğine takıldı kafası..."


"...Herkesi olduğundan daha kahraman yapar Beyrut..."


"...Zenginlerin böyle tuhaf bir yanı vardır Filipina. Yoksulluğun üzerini üniformalarla örterler. Sanırım birinin kendilerine kölelik etmesi fikri rahatsız ediyor onları. O yüzden bir insandan başka bir şeye benzetmeye çalışıyolar hizmetkarları. Üniformalar bu işe yarar, sakın unutma bunu ve asla üniforma giyme..."


"...Kadında zaman geçmez. Sakın bir gün iyileşmek için zamana güvenme..."


*Ece Temelkuran
Muz Sesleri

2 Mart 2010 Salı

05/03/1938

Nazım’cığım,

Üzülme.sen orada sıkıldıkça biz burada daha çok azap çekiyoruz.

Bilirsin,benin güzel bir huyum vardır,her felaket karşısında taş kesilirim.Sen de öyle yap,üzülmekle, sıkılmakla eline bir şey geçmez.Bizi düşünme, ben her işi düzeltirim.Çocuklarının başında ben varım. Yoksa bana itimadın yok mu?

Sıkılma. Sana kitap gönderdim,onları oku, vakit geçirmeye çalış. Çok sinirlendiğin zaman beni hatırla, sen orada sıkıldığın zamanlar,ben burada duyuyorum, hastalanıyorum.

Bir defter al, hatıralarını her gün duyduklarını yaz. Eminim ki mektupların kadar güzel olacaktır.

Beni şimdiye kadar hiç üzmedin, böyle kötü şeyler düşünme.

Güler yüzlü olur muyum, bilemem ama,senin yanında her zaman dünyanın en bahtiyar kadını idim, öyle de kalacağım.Kocasından,on sene sonra, atıldığı hapiste hala aşk mektupları alan kadının bahtiyar olmaması için ancak deli olması lazım. Sen en güzel senelerini bana verdin, en güzel aşk şiirlerini bana yazdın, bütün eserlerinde benden bir parça var.

Yüzündeki birkaç çizgi de benim yüzümden olmadı mı, Nazım?

Seninle ben aynı insanız gibi geliyor bana, sen ağladığın zaman ağlamak,güldüğün zaman da gülmek istiyorum.

Suçsuz olduğun artık bence malum.Mektubun ferahlattı beni.

Şimdi sevinçle, üzülmeden,kendimizi oyalayarak çıkacağın günü bekleyelim. Sabırlı olalım, elbette bir gün bu cezayı kafi görecekler.

Çocuklar ve evdekiler mektup yazdılar,gönderiyorum. Haber’den on beş lira aldım.Vedat’ın borcunu ödedim.Param var.Merak etme.

Gözlerinden, ellerinden Öperim.

Piraye

On lira ile ayakkabıları gönderiyorum.


*Nazım Hikmet, Öteki Defterler