15 Ağustos 2013 Perşembe
An
Bir an gelir büyürsün... Böyle, parmağını şıklatır gibi...
5 Ağustos 2013 Pazartesi
Cihangir Miyavlaması
Zaman: durmuş gibi
Cihangir'de pazar günü şaşkınım Olmayan uykumu bölüyor bir akordeon sesi Bir çocuk ufarak sarı saçlı Eminim kara gözlüdür görünmüyor uzaktan gözleri Görünmüyor ki Sokak derin uykularda duyulmuş şey değil Cihangir'de geldiğim günden beri Gurbetliğimden beri Son travesti son bira şişesini yere çaldığından bu yana Kaç saat duymadım Birşeyler okuyordum kırıntısız, yankısız Unuttum Güzel marmara ve yeşil elma sabah sabah Olmaz ki Olmaz ki böyle bir ülkede böyle Canlı bomba gibi bir martı pencereme çarptı Korktum Ve artık herşeyden korkuyorum Gurbette kanlı bıçaklı ve tutkun Bu nasıl iş bu Cihangir her damarı bir sokak Bir sokak Baktıkça gözlerim kanıyor Kana kana bakıyorum Zaman: geçmek bilmiyor Yalnızlığa alışkınım sessizliğe değil Pazar günlerinden nefret ederim bu yüzden Bakkal açılmaz çöpçüler bağırmaz bu nasıl Cihangir Güzel Marmara ve yeşil elma Bulunmaz ki sabah sabah Ellerim sarsak Gözlerimdeki çapak sanki bütün sokağı örtü görünmüyor Hiçbir şey görünmüyor Yalnız ve soğuk yatağım Boşlukta süzülüp alçalıyor Gidip uyumaya kalksam ne olacak Ne olacak Zaman: her yerde kedi kuyrukları vardı Yürümeye korkardım buz üstünde gibi Basmaya korkardım şimdi nerdeler Elinin körü ne biçim sabah bu ne biçim pazar De ki uyudum Çalmayacak mı telefon kapımın zili Ağzımda şarabın kekremsi tadı Karnımda yüzlerce akreple uyusam onlar uyanacak De ki bir arkadaşım geldi gidelim Belgrad ormanında kros yapalım dedi- ben mi Arnavutköyde balık tutalım dedi- ben mi Önce içelim sonra içelim Kaçmıyor ya şu İstanbul dedikleri Ah benim evcil kalbim Artı '' hayır'' demeyi de öğrendi Şimdi ne olacak Bana hergün sokağa çıkma yasağı bana hergün o üç darbeden biri ne bilsin olağanüstü hallerin ta kendisiyim dokuz canlı bir kediyim sekizini yitirdim ne bilsin ayrıca burası Cihangir Kedi diktatörlüğü Şimdi ne olacak Kimseler bile gelmiyor bugün pazar Yalnızlığın eşcinseli mi oluyor yani Yani cinaslı kafiyeli pazar günleri ey Sıkıldım şarabım bitti elmadan vazgeçtim uykum yok Yok üstüne üstlük sigaram da azalıyor Şimdi sahiden ne olacak Ben bu kadar geveze değildim eskiden Bir sıkımlık canım kaldı Zaman: otobanındayım senin Yürü ki bir şeyler dönmeye başlasın Dünya mı olur artık ne olursa olur hayat Hani İstanbul git git bitmez koca bir şehirdi Ayağının turabı olayım yürü Ayaklarımı bitiştirerek uzun uzun ölçtüm Ve düşündüm ki meselem mi meselim mi tükendi Neredeyse akşam olacak Zaman: oydum da gözlerimi sana bıraktım Yoksa tarih miydi kanla biçilmişti kaftanım Ben kaf dağında bir kaptan değilim Ama bu çırpıntılı şarapsızlık ne olacak Şimdi ne olacak Yağmur yağıyor yağmasın Volta atıyor martılar göğün dört duvarında '' Ne balık, ne de kuş'' olabildim şu dünyada Gurbetim bile yok beceremedim Toprak Uçaklardan korktum da ne oldu sanki Onlardan önce çakılıp kaldım yere odama Meyhanelere geniş mağazalara sayısız yalnızlıklara ve pazar günlerine Gömüleceğim bir gün sana toprak Başımı yukarda tutmaya çalışarak Ama olmayacak Kefen param bile Hep ağır ve aksak Olmadı bile kanıma alkol düştü payıma küfür Birer ziynet eşyası gibi şişelerim yığılı evde Her şişenin dibinde ay parçası bir melek Dans ediyordu iyi kıvırıyordu kaltak Cihangir'de Cihangir'de özellikle Ama neden cinlerim hep tepemde Alçak Gidip Neşet Ertaş dinlesene aklını kucağında saklayarak Balık görsen aklına rakı gelir önce Ve bütün yollar bir gün hergün meyhanelere çıkacak Cihangir'de sabah hiç olmayacak Alkolikler ve eşcinseller giremez yazar Ev sahiplerinin kapılarında anlarlar kimsin Nesin adamım buralar sana göre hiç olmayacak Kalk gidelim çöpçüler süpürsün ıslak Ve yorgun bedenimizi şarap ve elma kokan Bedenimizi doktorlar serumla yıkasınlar Akla sığmayacak halusünasyonlar ellerinde şişelerle Hastanelerin ziyaretçi saatlerini beklesinler Ölsem kimsenin umrunda olmayacak Öyleyse beni alnımdan öpsene toprak Hayat hiçbir şey değil şiir hiçbir şey değil İki dirhem bir çekirdek ölüm bile Hiçbir şey değil Sokaklara atılmış dölüm Nereye gitsem ardımdan seğirtir Mendil satar cam siler ille de bıçak taşır Ve tiner Unutmaki sevgilim hayat Karamsar bir şiirin ilk dizesidir Peki şimdi ne olacak Elma yok yok ki şarap Birazdan tütünümde tükenir Ve Türkiye'de şair olmak bu değildir Neydi ki Türkiye'de şair olmak Dünyaya g.tüyle bakmak Kız tavlamak sanatını masalara höykürmek mi Salya sümük ağlamak Ölüm oruçları Ey bu ülkede Artık ne sabah ne de akşam olacak Üç çocuk daha öldü Yatağında üç kere daha sırtını döndü halk Elbette elma ve şarap Elbette elma ve şarap Üşüdüm üstümü örtsene toprak Ekim 2001 |
Ahmet Erhan
|
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)