balıma dadanan bu çağı sevmedim
Gülten Akın
Gülten Akın
Bedenim üşür, yüreğim sızlar.
Ah kavaklar, kavaklar...
Beni hoyrat bir makasla
Eski bir fotoğraftan oydular.
Orda kaldı yanağımın yarısı,
Kendini boşlukla tamamlar.
Omuzumda bir kesik el,
Ki durmadan kanar.
Ah kavaklar, kavaklar...
Acı düştü peşime ardımdan ıslık çalar.
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------
----------------------------------------------------------------------------------------------------------- Benim bu dünyada bir yerim olmadı, Kuytu gövdemi saymazsak eğer. Gövdem ki varla yok arası, Hem varlığa, hem yokluğa değer. Ama yüreğim hiç solmadı. Bir gül koklayayım izin verin de. Ben yaşama da, ölüme de inandım; Tamamlarlar sanırdım eksiklerimi. Çarşıları hep birlikte gezerdik; Biri dostumsa, sevgilimdi öteki. İkisinin adını yanyana andım. Bir soluk alayım izin verin de Metin Altıok
Suzanne takes you down to her place near the river You can hear the boats go by You can spend the night beside her And you know that she's half crazy But that's why you want to be there And she feeds you tea and oranges That come all the way from China And just when you mean to tell her That you have no love to give her Then she gets you on her wavelength And she lets the river answer That you've always been her lover And you want to travel with herAnd you want to travel blind And you know that she will trust you For you've touched her perfect body with your mind. Leonard Cohen |
Ece Ayhan
Sen varken kötü diye bir şey bilmiyorduk
Mutsuzluklar, bu karalar yaşamada yoktu
Sensiz karanlığın çizgisine koymuşlar umudu
Sensiz esenliğimizin üstünü çizmişler
Nicedir bir pencereden deniz güzel değil
Nicedir ışımayan insanlığımız sensizliğimizden.
Sen gel bizi yeni vakitlere çıkar.
İlhan Berk
Canım Kızım;
Meğer sanaymış yolculuğum.
Birgün kendime neden yaşadığımı sordum;
Bir anlamı olmalıydı başımdan geçen onca şeyin;
Bir karşılığım olmalıydı hayatta.
Bu soruyu sorduğumda kendime yirmi üç yaşındaydım.
Ellerim yaşlanmamıştı henüz
Ama soluk soluğa kalmış yorgun bir çocuktum,
Bildiğim her şeyden,
Herkesten uzaktaydım..
Yalnızlık, yabancılık, haksızlık, dünya kederleri
Bir olup yüklenmişlerdi bir gece kalbime.
Balkona çıktım,
Dördüncü kattaydım.
Soğuk bir kış gecesiydi.
Demirleri tuttum caddeyi seyrettim ağlayarak.
Göreceksin insan nasıl acır kendine böyle anlarda...
Yüz yirmi dokuz numaralı otobüs geçiyordu
Ve bir kız köşedeki benzinciden çıkmış;
Elinde bira şişesi ağlıyordu,
Uzundu sacları.
Kaldırıma oturdu
Elindeki bira şişesini karşısındaki saat kulesine fırlattı.
Saat oniki'ye on vardı ve belli ki ikimizinde canı çok yanmaktaydı...
Annem geldi aklıma
Bir Pazar dönüşü elimi avucunun içinde kavrayışı ve bana doğumumu anlatışı.
Yalnızmış sancıları geldiğinde;
Çok korkmuş ya başaramazsa diye.
Balkona çıkmış
İnsanları seyretmiş, başka kadınlarda çekti bu sancıyı diyerek
Ve başka insanların acılarından güç alarak doğuma girmiş.
Doğduğumda yaptığı ilk şey saate bakmak olmuş.
Saat öğlen oniki'ye on varmış.
İşte böyle demiştim kendi kendime;
Buraya kadarmış.
Sonra çilekli pastayı,
Çaldığım vişneleri,
Limonlu dondurmayı ne çok sevdiğimi düşündüm.
Saçlarımı uzatacaktım,
Para biriktirip yollara çıkacaktım
Ve bir daha hiç yirmi üç yaşında olmayacaktım.
Büyük kararlardan önce mutlaka bir gece beklemeli
Eğer sabah aynıysa her şey,
O zaman düşünmeli bitirmeyi bir hikayeyi..
Ertesi gün güneşli bir sabahtı;
Çoktan düşmüştü ruhumun ve kederimin ateşi...
O günden sonra neler oldu bir bilsen...
Sana anlatacak o kadar çok şeyim var ki.
Çok korkuyorum severmisin acaba beni?
İyi bir anne olabilecek miyim?
Koruyabilecek miyim seni?
Kalbimde ve zihnimde biriktirdiklerimi eksiksiz iletebilecek miyim sana?
Takvimler bir sonbahar çocuğu olacağını söylüyor.
Annende sonbaharda doğmuş bir bebekti.
Bu mevsim hüzünlüdür kızım ve çok sever güneşi.
Şu anda minicik tekmelerinle ben burdayım diyorsun.
Gelişine az kaldı...
Seni sevinçle beklerken odanı hazırlıyoruz hevesle.
Ama ne yazık ki odan kadar sessiz ve özenli bir ülkeye gelmiyorsun.
İsterdim ki benim gördüklerime sen şahit olma ama onlar sana bile yetişti.
Geleceği zamanı kendi seçen biri olarak güçlü
Ve bendende önde olacağını biliyorum.
Umarım sende seversin karıncaları,kedileri ve kelebekleri.
Ben babasını çok özleyen bir çocuktum...
Dilerim sen ayrı kalmazsın seni sevinçle bekleyen babandan....
Anneler ve babalar tanıyacaksın bizden başka.
Oğluna söz verdiği bisikleti alamadığında,
Notalarla oğlunun adını yazan,
Bıyıklı yorgun babaları,
Ya da kendi giyemediği mavi yirmi üç nisan elbisesini
Sabaha dek uyumadan kızına diken anneleri,
Sonra kendinden başkasını düşünmeyenleri,
Kendi öfkesinde boğulanları
Ve yalancıları tanıyacaksın.
Aşkı tanıyacaksın bir gün,
Kalbin kırılacak
Ve belki kıracaksın birilerini...
İyi bir tamirci ol kızım,
Çabuk onar kırdığın kalpleri ve çaresiz kalma kendi kırık kalbinle.
Sen şimdi kendi öykünü yazmaya geliyorsun.
Hayat iki seçenek sunuyor sana:
Ya payına düşen kederi parlatacaksın;
Ya da ömrünle iyi geçinmeye bakacaksın.
İkincisini tercih edersin umarım...
Bana öğretildiği gibi kızım;
Öğrendiğin çiçek adlarını unutma,
Kelebekleri kitap arasında kurutma,
Kin büyütme kalbinde ve incitme kimseyi...
Dilerim dünyaya geliş nedenini sen çabuk bulursun.
Yolun acık olsun....
Annen..
İclal Aydın
Maviye
Maviye çalar gözlerin,
Yangın mavisine
Rüzgarda asi,
Körsem,
Senden gayrısına yoksam,
Bozuksam,
Can benim, düş benim,
Ellere nesi?
Hadi gel,
Ay karanlık...
İtten aç,
Yılandan çıplak,
Vurgun ve bela
Gelip durmuşsam kapına
Var mı ki doymazlığım?
İlle de ille
Sevmelerim,
Sevmelerim gibisi?
Oturmuş yazıcılar
Fermanım yazar
N'olur gel,
Ay karanlık...
Dört yanım puşt zulası,
Dost yüzlü,
Dost gülücüklü
Cıgaramdan yanar.
Alnım öperler,
Suskun, hayın, çıyansı.
Dört yanım puşt zulası,
Dönerim dönerim çıkmaz.
En leylim gecede ölesim tutmuş,
Etme gel,
Ay karanlık...
Ahmed Arif
Sen el kadar bir kadınsındır
Sabahlara kadar beyaz ve kirpikli
Bazı ağaçlara kapı komşu
Bazı çiçeklerin andırdığı
İş bu kadarla bitse iyi
Bir insan edinmişsindir kendine
Bir şarkı edinmişsindir, bir umut
Güzelsindir de oldukça, çocuksundur da
Saçlarınla beraber penceredeyken
Besbelli arandığından haberli
Gemiler eskirken, deniz eskirken limanda
Sevgili...
Cemal Süreya
İşim gücüm budur benim,
Gökyüzünü boyarım her sabah,
Hepiniz uykudayken.
Uyanır bakarsınız ki mavi.
Deniz yırtılır kimi zaman,
Bilmezsiniz kim diker;
Ben dikerim.
Dalga geçerim kimi zaman da,
O da benim vazifem;
Bir baş düşünürüm başımda,
Bir mide düşünürüm midemde,
Bir ayak düşünürüm ayağımda,
Ne haltedeceğimi bilemem.
Orhan Veli Kanık
Beşikler vermişim Nuh'a Salıncaklar, hamaklar, Havva Ana'n dünkü çocuk sayılır, Anadoluyum ben, Tanıyor musun ? Utanırım, Utanırım fıkaralıktan, Ele, güne karşı çıplak... Üşür fidelerim, Harmanım kesat. Kardeşliğin, çalışmanın, Beraberliğin, Atom güllerinin katmer açtığı, Şairlerin, bilginlerin dünyalarında, Kalmışım bir başıma, Bir başıma ve uzak. Biliyor musun ? Binlerce yıl sağılmışım, Korkunç atlılarıyla parçalamışlar Nazlı, seher-sabah uykularımı Hükümdarlar, saldırganlar, haydutlar, Haraç salmışlar üstüme. Ne İskender takmışım, Ne şah ne sultan Göçüp gitmişler, gölgesiz! Selam etmişim dostuma Ve dayatmışım... Görüyor musun ? Nasıl severim bir bilsen. Köroğlu'yu, Karayılanı, Meçhul Askeri... Sonra Pir Sultanı ve Bedrettini. Sonra kalem yazmaz, Bir nice sevda... Bir bilsen, Onlar beni nasıl severdi. Bir bilsen, Urfa'da kurşun atanı Minareden, barikattan, Selvi dalından, Ölüme nasıl gülerdi. Bilmeni mutlak isterim, Duyuyor musun ? Öyle yıkma kendini, Öyle mahzun, öyle garip... Nerede olursan ol, İçerde, dışarda, derste, sırada, Yürü üstüne - üstüne, Tükür yüzüne celladın, Fırsatçının, fesatçının, hayının... Dayan kitap ile Dayan iş ile. Tırnak ile, diş ile, Umut ile, sevda ile, düş ile Dayan rüsva etme beni. Gör, nasıl yeniden yaratılırım, Namuslu, genç ellerinle. Kızlarım, Oğullarım var gelecekte, Herbiri vazgeçilmez cihan parçası. Kaç bin yıllık hasretimin koncası, Gözlerinden, Gözlerinden öperim, Bir umudum sende, Anlıyor musun ?