31 Mart 2008 Pazartesi

Hümanizm

“hayatın dinginliğini en çok tehdit eder görünen dört düşünce vardı. bunlardan birincisi şuydu: aşkın efendiliği iyidir, çünkü o, ona inanan kişinin ruhunu bayağı şeylerden uzak tutar. "Diğeri şuydu: aşkın efendiliği iyi değildir, çünkü ona inanan kişi ne denli inan beslerse ona, o denli ağır ve acılı anlar yaşamak zorunda kalır. "Diğeri şuydu: öyle tatlıdır ki aşk’ın adını duymak, işleyişinin de yalnız tatlı şeylerde bulunuyor olması olanaksız bence. Nomina sunt consequentia rerum, diye yazılmıştır çünkü: adlar imledikleri şeylerin sonucudur... Dördüncü düşünce şuydu: aşkın, uğruna beni bunca kanattığı kadın, yüreği kolayca coşan öteki kadınlara benzemez."

Dante Alighieri

*Yeni Hayat'tan
------------------------------
Bu yüzden yitiğiz biz
Başka bir suçtan değil,
Tek cezamız:
Umutsuz bir özlemle birlikte yaşamamız...

Dante

*İlahi Komedya (cehennem)
------------------------------------
Yalnız bir yaşamı sürekli aradım
(Dere, tarla ve orman tanıktır buna)
Işığın yolunu bulmamda yararı dokunmayan, o budala kafalardan kaçarak...

Petrarca
------------------------------------------
Dağılır yele karşı altın saçları
Uçuşurdu bin bir büklüm içinde.
Bir hoş ışık vardı gözlerinde
Pırıl pırıl, sönmüş o zamandan beri.

Bir iyilik sarardı yüzünü bazan
Bilmem, belki bana öyle gelirdi.
Ben o sevdaya can atan deli
Nasıl yanıp tutuşmazdım o zaman.

Yürüdü mü yerden kurtulurdu sanki
Melekler öyle yürüse gerek.
Sözleri bir başka türlüydü
İnsan sözlerinden.

Gökte bir ruhtu o, bir canlı güneşti.
Öyle gördüm ben; öyle değilmiş simdi.
Yay gevşemiş, ne çıkar,
Yara gitmez gönülden

Petrarca
---------------------------------



...Gerçek dostluğun ne olduğunu bilirim; bildiğim için de dostumu kendime çekmekten çok, kendimi ona veririm. Ona iyilik etmeyi onun bana iyilik etmesinden daha çok istemekle kalmam; kendine her edeceği iyiliğin bana da iyilik olmasını isterim. Bana en büyük iyiliği kendine iyilik ettiği zaman etmiş olur. Bir yere gitmek ona hoş geliyor, yahut bir işine yarıyorsa, uzakta olması bana yanımda olmasından daha tatlı gelir. Kaldı ki haberleşmek olanağı varsa insan ayrı düşmüş de sayılmaz. Ben vaktiyle dostumdan ayrılmada yarar bile buldum. Birbirimizden uzaklaşmakla hayatımızı daha fazla doldurmuş, olanaklarımızı genişletmiş oluyorduk. Başka başka yerlerde, o benim için yaşıyor, keyfediyordu, ben de onun için.

Hayatın tadını bir aradaymışız gibi çıkarıyorduk. Hatta bir aradayken birimizden biri işsiz kalıyordu. O kadar kaynaşmıştık ki ayrı ayrı yerlerde olmakla anamızdaki gönül birliği bir kat daha zenginleşiyordu...


...
Onu (Etienne de la Boetie: Montaigne'in en iyi dostu. İyi yürekliliği ve bazı şiirleriyle tanınmıştır.) niçin sevdiğimi bana söyletmek isterlerse bunu ancak şöyle anlatabilirim sanıyorum: Çünkü o, o idi; ben de bendim...


...
Öteki sıradan dostlukları buna benzetmeye kalkışmayın: Onları, hem de en iyilerini ben de herkes kadar bilirim. O dostluklarda insanın, eli dizginde yürümesi gerekir: Aradaki bağ, güvensizliğe hiç yer vermeyecek kadar düğümlenmiş değildir. Chilon (Eski Yunanistan'ın ünlü bilgelerinden biri.) dermiş ki: «Onu (dostunuzu), bir gün kendisinden nefret edecekmiş gibi sevin; ondan, bir gün kendisini sevecekmiş gibi nefret edin.» Benim anlattığım yüksek ve yalın dostluk için hiç yerinde olmayan bu davranış, öteki dostluklara uyabilir. Bunlar için, Aristoteles'in sık sık tekrarladığı şu sözü de kullanabiliriz: «Ey dostlarım, dünyada dost yoktur...»..

Montaigne

*Denemeler'den

--------------------------------------------------------


Klasisizm



...Okuduğunuz bir eser, düşüncelerinizi yükseltir, sizi soylu ve mert duygularla doldurursa, onun hakkında hüküm vermek için başka kural aramayınız, eser iyidir ve usta elinden çıkmıştır...

La Bruyere

*Karakterler'den


Kurnazlıkların en incesi, bize kurulan pusulara düşer gibi görünmeyi bilmektir.

La Rochefoucauld

*Özdeyişler'den

Herkesin aklından geçen bir düşünce canlı, ince ve yeni bir tarzda söylenirse ancak değeri olan bir düşüncedir.

Boileau
--------------------------------------------

Romantizm

"Görüntüsü beni nasıl da her yerde izliyor! Uyanıkken ve rüya görürken, hayallerimde bütün ruhumu sarıyor! GözLerimi kapatınca alnımın ortasında, iç görme gücümün birleştiği bu yerde siyah gözleri duruyor! Burada! Sana bunu ifade edemem. GözLerimi yumuyorum, hemen karşımdalar. Bir deniz gibi, bir uçurum gibi önümde, içimde açılıyor, alnımın içindeki duyuları dolduruyorlar.
Nedir insan, övülen bu yarı Tanrı? Tam da en gerekli olan yerde güçleri yetersizlik göstermiyor mu? Ve sevinç içinde yükseldiği, acılarla yıkıldığı zaman, tam da sonsuzluğun derinliğinde kendini kaybetmeyi özlediğinde, o vurdumduymaz ve soğuk bilinçliliğine geri dönmüyor mu hep?"

Goethe

*Genç Werther'in Acıları'ndan

-------------------------------------


Seni hatırlarım sulara günün
Şavkı vurunca;

Seni hatırlarım, dağlara ay
Renkler verince.

Seni görür gözüm uzak yollarda
Tozlar kalkarken;

Derin gecelerde, dağ yollarında
Yolcu titrerken.

Seni işitirim, boğuk seslerle
Su yükselince;

Kırlarda sükutu dinlerim gece
Her şey susunca;

Uzakta da olsan, ben yanındayım,
Sen yanımdasın.

Gün söker, yıldızlar ışık gökte, ah.
Burada olsaydın.

Goethe

-----------------------------------------

Artık gezintilere çıkmayacağız
Geceleyin geç vakit,
Gönül ne kadar çekse de,
Ay ışıldasa da.
Kılıç nasıl yıpratırsa kınını
Ruh da göğsü öyle aşındırır.
Gün gelir kalp durur solumak için
Aşk dinlenmek ister.
Hep sevişmek içinse de geceler
Gün ışığı çabuk çıkagelir
Ama gezintilere çıkamayacağız artık
Ay ışığında.

Lord Byron

-------------------------------------------

Realizm


...Başkalarını yargılamaya hakkın yoktur. Çünkü bir insan, karşısında duran suçlu gibi kendisinin de bir suçlu olduğu, ortadaki suçta belki en büyük payın kendisinin olduğu bilincine varmadan başkalarını yargılayamaz. Bunu anladıktan sonra yargıç olabilir ancak. Ne denli garip olursa olsun, gerçektir bu. Çünkü ben doğru bir insan olsaydım, karşımda duran suçlu belki de hiç olmayacaktı...

...
İnsanlığa hizmet yolunda büyük işler başarmayı düşlüyorum sık sık, gerçekten de insanların mutluluğu uğruna çarmıha gerilmeye bile giderim belki, ama öte yandan, bir insanla aynı odada iki gün yalnız kalmaya dayanamam...

...
Kokuşmuş ve hastalık halini almış sistemi değiştirmek dahilerin işidir. Muhammed sistemi zorlayacak ve devirecek güce erişinceye kadar putlara dokundu mu? Sistemi ezip ayakları altına aldıktan sonradır ki putları devirdi. Neden? Putlar bir semboldü. Ben ne yaptım? Sembolden, yani kocakarıdan işe başladım. Bir engeli aşmak istedim. Ama aşamayıp gerisinde kaldım.

Çok şeyi var şimdi insanın, ama mutluluğu azaldı...

Dostoyevski

-----------------------------------------------------------

Naturalizm

...İnsanın sayısız geceler boyunca odada pinekleyerek kitap okuduğunu, yada kara kara düşündüğünü getir gözlerinin önüne. Kimi zaman boşa koyarsın dolmaz, doluya koyarsın almaz, doğru mu düşünüyorsun yanlış mı bir türlü bilemezsin, çıkamazsın işin içinden, danışacağın tek bir Allah’ın kulu bile yoktur. Dönüp de sen ne dersin bu işe diyebileceğin hiç kimse yoktur yanında, sen de görüyor musun benim gördüğümü diye soramazsın hiç kimseye. Kaygılısındır, kararsızsındır. Bir ölçü yoktur elinde. Neler gördüm ben burada, neler neler yaşadım .Sarhoş filan da değildim. Uykuda mıydım bilmem. Ama yanımda birisi olsaydı, uyuyordun, düş görüyorsun derdi. Ve işte o zaman her şey çözümlenmiş olurdu...

John Steinbeck

*Fareler ve İnsanlar'dan


------------------------------------------------------------

Parnasizm


Hayır, madam siz değilsiniz sevdiğim;
Sevdiğim ne Ofelya, ne de Beatris;
Ne de sizsiniz, ne de siz, Julyet’çiğim
İri gözlü sarışın Lora, ne de siz

Benim sevdiğim güzel şu anda çin’de
İhtiyar akrabalarıyla oturur,
Narin çinilerden kuleler içinde;
Sarı nehir karabatakla doludur.

Gözleri vardır şakaklara çekilen,
Bir avuçluktur küçücük ayakları,
Bakır lambalardan daha aydın bir ten,
Kırmızı boyalı, uzun tırnakları.

Başını uzatır kamış kafesinden
Kırlangıçlar geçer sürüne sürüne
Şarkı söyler, her akşam, kendiliğinden
Söğüt dalına, şeftali çiçeğine.
T.Gautier

------------------------------

Sembolizm

...
Derdim: yeter, sakin ol, dinlen biraz artık;
Akşam olsa diyordun, işte oldu akşam,
Siyah örtülere sardı şehri karanlık;
Kimine huzur iner gökten, kimine gam.

Bırak, şehrin iğrenç kalabalığı gitsin,
Yesin kamçısını hazzın sefil cümbüşte;
Toplasın acı meyvesini nedametin
Sen gel, derdim, ver elini bana, gel şöyle.

Bak göğün balkonlarından, geçmiş seneler
Eski zaman esvaplariyle eğilmişler;
Hüzün yükseliyor, güleryüzle, sulardan.

Seyret bir kemerde yorgun ölen güneşi
Ve uzun bir kefen gibi doğuyu saranGeceyi dinle, yürüyen tatlı geceyi....

C.Baudelaire

------------------------------------------------------------

Empresyonizm


...
Hâtıralar, ne istersiniz benden?.. Sonbahar...
Durgun gökte ardıç kuşları uçuşmadalar,
Güneşten, ölgün ve soluk bir ışık vurmada
İçinde poyrazlar esen sararmış ormana.

Yapyalnızdık, yürüyorduk, türlü hulyalarda;
Saçlarımız ve düşüncelerimiz rüzgârda.
Çevirip güzel gözlerini bana "Hangisi
En güzel günün?" diye sordu o billûr sesi.

Bir melek sesi kadar tatlı, o kadar derin.
Hafif bir gülümseyiş cevap verdi sesine,
Öptüm ellerini, ibâdet edercesine.

-Ah! İlk çiçekler! Ne güzel kokuları vardır!
Ne kadar sevimli bir mırıltıları vardır
Sevilen dudaklardan çıkan ilk   evet 'lerin!..

Paul Verlaine

----------------------------------------------------------

Ekspresyonizm


Kimse iş vermedi bize
Elleri cebinde
Asık bir suratla
Açıkta yaşıyoruz
Titriyoruz ısıtılmamış odalarda
Yalnız kuru bir yel var şimdi
Sapanların atılı durduğu
Sürülmemiş boş tarlalarda
Bu ülkede iki erkeğe bir cigara;
İki kadına yarım bardak bira düşecek
Kimse iş vermedi bu ülkede bize
Yaşamamız hoş karşılanmıyor
Ölümümüz anılmıyor Times gazetesinde...

T.S. Eliot

-----------------------------------------------------------------


Kübizm


Güvercinler uçtu, üstünde bir elma ağacının
Avcılar koştu ardından, pek güvercin kalmadı ağaçta
Hırsızların işi tıkır, tek elma kalmadı ağaçta
Bir sarhoşun şapkasından başka
Asılı en alt dalda
İyi iş bu şapka satıcılığı
Sarhoş şapkası satıcılığı
Bulunur her yerde şapka
Üstünde çayırların, dalların
Çukurlarda

Yenilerini ararsan Kermarec’de bulursun her vakit
Lamnion’da şapka satıcısı Kermarec
Onun için çalışır rüzgar
Bense küçük bir terzi
Şapka satıcısı olacağım ben de
Elma şarabı benim için çalışacak
Zengin olduğum vakit Kermarec kadar
Bir elma bahçesi alacağım, elma-şaraplık
Ve evcil güvercinler
Bordeaux’daysam şarap içeceğim
Ve dolaşacağım güneşte baş-açık

Max Jacop

---------------------------------------------------------

Fütürizm

Trrrrum,
Trrrrum,
Trrrrum!
Trak tiki tak!
Makinalaşmak istiyorum!

Beynimden, etimden, iskeletimden geliyor bu!
Her dinamoyu
Altıma almak için çıldırıyorum!
Tükrüklü dilim bakır telleri yalıyor,
Damarlarımda kovalıyor
Oto-direzinler lokomotifleri!

Trrrrum,
Trrrrum,
Trak tiki tak
Makinalaşmak istiyorum!

Mutlak buna bir çare bulacağım
Ve ben ancak bahtiyar olacağım
Karnıma bir türbin oturtup
Kuyruğuma çift uskuru taktığım gün!

Trrrrum
Trrrrum
Trak tiki tak!
Makinalaşmak istiyorum!

Nazım Hikmet Ran

------------------------------------------------

Dadaizm



Bir dadacının türküsü
Yüreğinde dada olan
Çok yoruyordu motorunu
Yüreğinde dada olan

Bir kral taşıyordu asansör
Ağır, kırılgan, özerk
Kesti iri sağ kolunu
Roma'ya papa'ya gönderdi

Asansörün işte bu yüzden
Yüreğinde yok artık dada

Çikolata yiyiniz
Yıkayın beyninizi
Dada
Dada

Tristan Tizara

Hiç yorum yok: